EDİLLE-İ ŞERİYYE

Fıkıh ilminde dini hükümler temelde iki asli kaynağa dayanır. Bu iki kaynak
Kur’an ve sünnet’tir. Bu iki kaynak nass kavramı ile ifade edilir. Bunun yanı sıra
icma’ ve kıyas da asli delillerden kabul edilir. İşlem hukukunda bu dört asli kaynağa
“Edille-i Erbea” (Dört Temel Delil) denilmiştir. İstihsan, mesalih-i mürsele, sedd-i zerai,
örf-adet ve istishab ise nassa dayanan fer’î deliller olarak kabul edilir. Asli ve fer’î
(yardımcı) kaynakların tamamına ise “Edille-i Şer’iyye” (Şer’î Deliller veya Hükümlerin
Kaynakları) denilmiştir.
3.1. Kitap
Kitap ile kastedilen Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an- Kerim şu şekilde tarif edilmiştir.
“Hz. Muhammed’e Arapça olarak indirilen, bize kadar tevatür yolu ile nakledilmiş,
mushaflarda yazılı, Fatiha suresi ile başlayıp Nas suresi ile sona eren Allah’ın
Kelamı’dır.”
Kur’an olaylara, sorulan sorulara
ve ihtiyaçlara göre parça parça indirilmiştir.
Böylece Müslümanların gönüllerine
iyice yerleşmesi, ezberlenmesinin
ve yazılmasının kolaylaşması
hedeflenmiştir.
Kur’an yirmi üç yılda tamamlanmıştır.
Yaklaşık on yılı Mekke’de;
on üç yıl da Medine döneminde nazil
olmuştur. Mekke’de inen ayetler genellikle
iman ve ahlaki konularla ilgili
iken Medine’de inen ayetler çoğunlukla
muamelatla (günlük yaşam ile)
ilgili olmuştur. Genellikle Medine döneminde
inen ayetler, İslam Hukukuna temel teşkil etmiştir.
Daha önceleri çeşitli yazı malzemelerinde parça parça yazılı halde duran
Kur’an, Hz. Ebu Bekir’in hilafeti döneminde, Hz. Ömer’in önerisi ve sahabenin de fikir
birliği ile Zeyd bin Sabit’in başkanlığını yaptığı komisyon tarafından bir araya getirilmiş
ve Mushaf haline gelmiştir. Buna Kur’an’ın cem edilmesi denilmektedir. Üçüncü
halife Hz. Osman zamanında hem İslam devletinin sınırlarının genişlemesi nedeni
ile ihtiyaca cevap vermek hem de bazı farklı okuyuş tartışmalarını önlemek amacı
ile çoğaltılarak (İstinsah) yedi merkeze gönderilmiş ve okuyuş birliği sağlanmıştır.
Kur’an’ın kaynak değeri ve kaynaklar arasındaki yeri
Kur’an, fıkhın temeli ve fıkhi delillerin de birincisidir. Kur’an’da yer alan hükümlerle
amel etmek her Müslüman’a farzdır. Herhangi bir konunun hükmü Kur’an’da
mevcut ise başka bir delile yönelmek caiz değildir.
Ancak Kur’an’ı bir kanun kitabı gibi görmek de doğru değildir. Zira o her şeyden
önce bir hidayet kitabıdır. Kur’an adalet, eşitlik, kardeşlik gibi genel ilkeleri ile
bütün bir insanlığa hitap eden bir kitaptır.
Kur’an’ın hükümleri açıklayış şekli icmalîdir (genel tarzdadır). Detaylara fazla
girilmemiştir. Kaideler külli (genel) tarzdadır. Örneğin Kur’an’da namaz, oruç, zekât
gibi temel ibadetlerin yapılması külli olarak emredilmiş, bunlarla ilgili detaylı bilgi
ise Hz. Peygamberin açıklamasına bırakılmıştır. Ancak bazı konularda hükümler detaylı
olarak yer almıştır.
Kur’an’ın en temel üç konusu, Tevhid, Nübüvvet (Peygamberlik) ve Ahirettir.
Bunun dışında değinilen konular ise şunlardır:
İbadetler, çeşitli ahlakî hükümler, suçlar ve bunlarla ilgili cezalar, muamelata
dair bazı konular, aile ile ilgili hükümler, yöneticilerle ilgili hükümler, gayr-i müslimlerle
ilişkiler, kefaretler v.b.
Kur’an’da yer alan genel kaidelerden bazıları
• İnsanların yaratılış bakımından eşit olması
• Adaletin sağlanması
• Ahitlere (sözleşmelere) uyma
• Haksız kazancın önlenmesi
• Danışarak iş yapma (şura)
• İşlerin ehil kişilere verilmesi
• Rüşvetin yasaklanması
• Bireysel sorumluluğun esas olması v.b.
Kur’an’da yer alan özel ve detay denilebilecek hükümlerden bazıları
• Aile hukuku ile ilgili bazı hükümler (evlenme ve boşanma gibi)
• Borçların yazılması
• Şahitlerin sayısı
• Miras taksimi
• Hırsızlık, terör ve zina gibi bazı cezaların miktarı
Kur’an’daki yer alan genel hükümler (külli kaideler) zaman ve şartların değişmesi
ile değişmeyecek niteliktedir. Bu ilke ve kaideler tüm zamanı ve hayatın bütünü
kuşatacak niteliktedir. Bu nedenle zaman, mekân ve şartlar değişse de bu değişmeyen
ilkeler sayesinde Kur’an kıyamete kadar rehberliğini devam ettirmiş olacaktır. .