
MÜKELLEFİYET : YÜKÜMLÜLÜK

Mükellef, dinî hükümleri yerine getirmekle yükümlü olan kimse demektir.
Mükellefiyet de dinî hükümleri yerine getirebilme, yapılan işlerin sorumluluğunu
yüklenebilme demektir.
İslam hukukuna göre bir kimsenin mükellef olabilmesi için Müslüman, akıl sahibi
ve ergenlik çağına girmiş olması şarttır
1.1. Mükellefiyetin Temel Şartları
• İslam dininde teklifler (yükümlülükler) kolaylık ve yapılabilirlik esası üzerine
bina edilmiştir. Bu yüzden mükellefin yapacağı fiiller kişinin iradesi ve gücü
dahilindedir. “Allah, her insanı ancak gücü ölçüsünde mükellef kılar…” (Bakara
suresi, 286.ayet) ayetinde bu husus açıkça ifade edilmiştir. Örneğin uyuyan veya
bayılan bir kişi bu esnada meydana gelen fiillerinden sorumlu tutulamazlar.
• Kendisine yüklenen mükellefiyetin neler olduğunu anlayabilecek düzeyde akıl
sahibi olması gerekir. Çünkü dini teklifler nasslar ile sabit olmuştur. Nassları da
ancak akıl sahibi kişiler anlayabilir
Ehliyet
Kişinin mükellef olduğu hususları yapabilecek yeterliliğe sahip olması gerekir.
Buna göre ehliyet, “kişinin bazı haklara sahip olmaya elverişli bulunması ve sorumlulukları
yerine getirebilme yeteneği” olarak tanımlanabilir.
Ehliyet’in Çeşitleri
Genel olarak ehliyet Vücûp ve Eda ihliyeti olarak iki kısma ayrılır:
1. Vücub (hak) Ehliyeti (Haklardan Yararlanma Ehliyeti): Kişinin bir takım haklara
sahip olabilmesi ve onlardan yararlanabilmesidir. Bu ehliyete sahip kişiler bir
takım haklara sahip olabilir ve bir takım borçlar altına da girebilir.
Vücûp ehliyeti günümüzde “medeni haklardan yararlanma ehliyeti” olarak bilinmektedir.
Bu ehliyet çeşidi insanın var olması ile (doğumu ile) gerçekleşir, ölümü
ile de sona erer.
Vücûp Ehliyeti, Eksik (nakıs) ve Tam (kamil) olarak ikiye ayrılır. Henüz doğmamış
çocukların (cenin) vücub ehliyeti eksiktir. Kişi doğum ile birlikte tam vücub ehliyetine
sahip olur.
2. Eda (fiil) Ehliyeti (Hakları Kullanma Ehliyeti) : Muamelat ehliyetidir. Kişinin
sahip olduğu hakları kullanabilmesidir. Günümüzde “medeni hakları kullanma ehliyeti”
olarak kabul edilen ehliyet çeşididir. Kişinin alacaklı veya borçlu olabilmesi, mal
alıp satması gibi filleri bu ehliyet çeşidi ile mümkün olabilmektedir. Bu ehliyet çeşidinde
sadece var olmak yeterli değildir. Ayrıca temyiz kudretine (kar ve zararını bilip
ayırt etme yeteneğine) sahip olmak da şarttır. Dolayısıyla bu ehliyete sahip kişilerde
aranan temel özellik, akıldır.
Eda ehliyeti de aklın (temyiz gücünün) noksan olup olmamasına göre tam ve
eksik olarak iki kısma ayrılır.
1.2. Mükellefiyeti Ortadan Kaldıran Durumlar
Bu konu fıkıh literatüründe “ehliyete arız olan haller” (avarızu’l-ehliyye) veya
“ehliyet engelleri” başlığı altında incelenmektedir. Kişinin akli melekelerini ortadan
kaldıran veya azaltan hallere ehliyet engelleri denir. Vücub ehliyetinde kişinin hayatta
bulunması yeterlidir. Böylece kişi bazı haklara sahip olabilir. Eda ehliyetinde
ise kişinin sadece yaşıyor olması yeterli değildir. Bazı şartlar yoksa veya eksikse bu
durumda kişinin mükellefiyeti ya sınırlandırılır ya da yok sayılır. İşte kişinin mükellefiyetini
kaldıran bu hallere ehliyet engelleri (avarızu’l-ehliyye) denir.
1. Semavî Arızalar (İnsan İradesi Dışında Oluşan Engeller): Çocukluk, bunaklık,
akıl hastalığı, unutkanlık, uyku ve bayılma gibi insan iradesi dışında gerçekleşen durumlardır.
Bu durumda mükellefiyet ya tamamen ya da kısmen kalkar.
Hz. Peygamber’in “Allah, ümmetimi hata, unutma ve başkasının zoruyla yaptıkları
şeylerden sorumlu tutmaz” (İbn Mace, Sünen, Talak,16) sözü de insan iradesi
dışında meydana gelen hadiselerden dolayı kişilerin sorumlu olmayacağına işaret
etmektedir.
Bu duruma şu örnekler verilebilir:
• Hataen orucunu bozan bir kişinin kefaret değil kaza orucu tutması gerekir.
• Kişi eğer diğer insanlarla ilgili olmayan bir şeyi unutmuşsa hatırlayıncaya
kadar o şeyden sorumlu tutulmaz. Ancak başkası ile ilgili bir şeyi unutmuşsa,
örneğin bir kişiye borcunu ödemeyi unutmuşsa, borçtan kurtulmuş sayılmaz.
2. Müktesep Arızalar (İnsan İradesinin Neden Olduğu Engeller): Kişinin kendi
iradesi ile meydana gelen engellerdir. Bu durumda mükellefiyet tam olarak kalkmaz.
Bunlar da kendi arasında ikiye ayrılır.
1. Kişinin kendisinden kaynaklanan engeller: Cehalet, sarhoşluk, sefihlik (savurganlık)
ve hata gibi.
2. Başkaları nedeni ile meydana gelen engeller: İkrah (zorlama) ve tehdit gibi.
Bu duruma şu örnekler verilebilir:
• Sarhoş birinden mükellefiyet kalkmadığı için kişi eğer bir zarar vermişse bunu
tazmin etmekle yükümlüdür.
• Bilmemek de aynı şekilde mükellefiyetin kalkması için bir mazeret teşkil etmez.
• Zorlamaya maruz kalan kişiden ehliyet kalkmaz. Ancak zorlamanın durumuna
ve işlenen fiile göre kişinin sorumluluğu değişir.
Sonuç olarak kişinin kendi iradesi dahilinde olmayan durumlarda yaptıklarından
sorumlu tutulmaz. Dolayısıyla bu durumlarda kişiden mükellefiyet kalkmış olur.
Ancak iradesi dahilinde olan durumlarda ise mükellefiyet devam etmektedir.


